isim gizlemedim... kendisi plus çevrelerimde halen duruyor. zaten... yazdıkları da tüm çevrelere açık...
ikincisi Trillian üzerinden Gtalk konuşmamızdan...
kızgın olduklarını, kırgın kaldıklarını rafa kaldıramıyor insan... o raf da, o tozlu aralık da hep orada öyle durdukça, bir şekilde gücünü kuvvetini toparlayıp, vazgeçebilmeyi beceremiyor...
![]() |
bir sabah uyandım ve tüm nefesimin içimden çekildiğini hissettim… bunun bir anlamı olmalıydı… söyledikleri mi ? hiç bir şey olmamış gibi hayatına devam etmek isteyişleri mi? her ikisi de ya da bir çoğu daha yanında…. bilemedim şimdi hangileri olduğunu...![]() |
| Unfaithful (2002) |

| avea'nın içine kaçan işportacıya atılan sandalye, kalas ve koca bir masa var |
![]() |
| biber gazı nasıl kullanılır(?!) |

http://twitter.com/sercansolmaz adresinde ikâmet eden bir mikro blog'um var...
vaktiyle bir gitarist arkadaşımın, "olm bu kadın türkmüş biliyor musun, hayvan gibi (!) söylüyor şarkıyı" diye beni kandırırken tanıştığım, (yazık, demek ki o da bilmiyormuş (: sonra yıllar yılı bir türlü buna ikna olamadığım, ama adının "unknown artist- track 4" olmasından mütevellit, "kime sorsam da öğrensem"le geçen zamanların ardından bir gün yurduna bıraktıktan 1-2 saat sonra pek bir sevdiceğim bir insanın "sercaaaaan!!! biliyor musun dinlediğimiz Imogen Heap- Embers Of Love' mış" o şarkı, "hele bir de blanket'i var ki hemen dinle" diyerek beni mutlu anlara sevk eden bir kadın bu Imogen Heap.. tanısanız seversiniz öyle bir şey...
iphone'umda random parçalar birbiri ardına dönerken, bir an, tanıdık ama nasıl derler, eski bir parçanın, günümüz düzenlemesi gibi gelen, son anda koşturup "neydi yahu bu, hangi ara atmışım player'a" dediğim bir naif şarkı geliyor şimdi..
2006 yapımı, Dublin sokaklarında çalgıcılık yapan ve kız arkadaşı tarafından terkedilmiş bir adam ile annesi ve kızıyla yaşayan bir Çek göçmeninin müzik sayesinde tanışmaları, beraber çalmaya başlamaları ve yakınlaşmalarını anlatan "Once" filminden akılda kalan, hele ki "hayata küs" zamanlarınıza denk gelen bir şeyse, ağzınıza sıçabilecek bir şarkı geliyor şimdi..
not: beğeniler yalnızca beni bağlayacağı gibi, ne bir gözü kara apple savunucusuyum (ki burada öyle olmadığım açık: http://sercansolmaz.com/blog/?p=497) ne de bu yazılımcı amcalar benden haberdar..
1- SOUNDHOUND
Sanatçısı hakkında hem kısa kısa bilgilenmiş, hem de şarkılarını tadacağımız bir bölümün ilk paylaşımı Mira'dan.. Sevdiceğim ilk adını söyleyip de o fantom kamera ile çekilmiş o güzelim klibini izleyince, bir öncesini ne zaman aldığımı bile hatırlamadığım albümleri bir kenara koyup, koşar adım Dost'a gidip aldığım bir albüm Mira- Eve Dönmeliyim.. Şarkı sözlerinde kendimizin zaman zaman kurmakta zorlandığı bir ağı birbirine bağlıyorlar..Türkçe downtempo-rock parçalar yapan Mira ilk olarak Elec-Trip Records’in “Istanbul Calling Vol. 2” albümündeki etnik ögeler tasiyan, nostaljik “Bir Gün Gelir” parçasiyla ses verdi. Bir yandan “Norrda” grubunun solisti Selen Hünerli ile birlikte yürüttükleri “Nada” projesi için Türkçe vokalli psychedelic elektronik parçalar hazirlayan Miray Kurtuluş, 2007’de Tan Tunçag ile birlikte Mira’yi kurdu.Daha sonrasında da Eve Dönmeliyim albümünü çıkardı.



Biri beyaz biri kara iki kedi..
birbirlerinin omzuna kollarını dolamışçasına birbirlerine şefkatle sarılarak,
birbirlerine dayanarak yola çıkmışlar.
Gölgeler akşamüstünü söylüyor.
Yorgun bir günün sonunda eve dönüyorlarmış gibi.
Yüzlerini görmüyoruz ama eminim mırıl mırıl konuşuyorlardır. Belli sınanmış, denenmiş bir dostluk bu,
uzun yolları da göze alabilen bir dostluk


bir düğmeye bastım geçen gün... hangisi bilmiyorum.. "to continue press any key!!!" diye bağırdı bill, ben de yaptım... "radikal değişimler, büyük yıkımlardan sonra olurmuş" ... (kimse demedi, ben şimdi uydurdum bunu ).. ben de o yüzden bastım düğmeye... to change everything dude!
zaman zaman bir köşelere şıkıştırılan buruşturulan yazıların, kâğıtların içinden yeni dışa vurumlarımızı gerçekleştirme hissiyatıyla sarıldığımız blog dünyası, rahatlamamız için gayet de güzel bir yer olabiliyor...23 yaşındayım blog yazarıyım... mini cooper'ım, adı bugsy olan bir golden'ım, 37 numara çok güzel ayaklarım var...

tuzladığın yanağını öptüm... sanmıyordum bu saatlerde böyle dolu olabileceğini.. kalmış mıydı artık yükü geçmiş tatsızlığı geride gecelerin, yanılmışım sanırım..
-kendi deliliğine ihtimal veren bir adamın, buna sebebiyetleri ortadan kaldırabilme lüksü ne zaman olur?aşk iki kişilikitir...
birimiz hiç bir zaman yetemeyiz ikimize...