Hikâye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hikâye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

çınar ağacı


şimdi büyük bir çınar ağacının esintisinde, o büyük gölgede saymaya başlıyorum... sımsıkı yumup gözlerimi,  bitene kadar bu oyun,  sayıları sayıp, aklımı resetlemeyi düşünüyorum... bana yardımcı olabilir misin? senin için zor olmasa gerek, bunu nasıl yapacağımı anlatmak...

arkamı döndüm. saklan şimdi !!!
saymaya başlıyorum...

şimdi...
elma dersem de çıkma, armut da!

koku

cüzdanından çıkardığı  buruşmuş paraları alelacele tezgahın üzerine  bıraktı...  yüzünden belliydi gününün ne kadar zevkli(!) geçtiği. akşamın 8'inde ek iş için şehrin bir ucundan diğerine gitmesi 40 dakikayı buluyordu neredeyse... yapamayacağı şeylere burnunu soktukça, bu hale gelmişti... bir telaş, bir panik hali ... çocuk bakmak, kardeş sahibi olmak gibi bir şey değildi neticede...

ev sahibesi de birazdan gelirdi... küçük marla'ya süt vermiş miydi? üzerine jil Sander Sun'ın sindiği ipek, kırmızı gömleğini ütülemiş miydi? hanımı bunu biliyor muydu? ne kadar güzel koktuğunu ve bunun; marla'ya herkesten daha ucuza bakma sebebinin olduğunu.

bunalım


Gün yüzü gormediğini farkettim geçen gün bahçede otururken... sıcak bir çayın, bir gece onceki pişmanlığın, patronla o malum takışmanın ve paraya sıkışmanın hepsinin beş dakika süresince kafanda fink atmasını gördüm yüzünde...

Uzun saatler de anlatsan anlayamazdım seni biliyorum... Anlamaya çalışır, anlayamazdım. Senin kadar etkilenmiş gibi de gösteremezdim sana yüzümü... Anlıyorum deyip arkamı donup eğlenceğimi de biliyorsun...Hepimiz böyleyiz...

Sana inat değil... Hayat böyle... Her duran kalp için 10 saniye üzülsek nefes alacak bir anımız bile olmaz... Ben de bunu istemem doğrusu... Yine de bir şeyler yapıp elimden geldiğince , yaşantıma devam edeceğim...


tüm şehir

tüm şehir gözlerimin önünden akıyor zaman zaman... kandırılmış olmanın, yalanlara göz yaşı dökmüş olmamın, gidip de dönmeyenin kahkahalarında can hıraş kalmış olmanın utancı, yenilmişliği, gurur ezikliği , her ne varsa oldu bu dünyamda... hiç beklemezdimden daha çok daha ne gelecek diye bekler oldum adım adım....

yeni bir yıla kandırılmışlıklarla girmek, yalanların orta yerinde küstah bakışlar altında eğlenilmenin tozu dumana katılmışlık üzüntüsünde kalmak, devamının da daha nicelerine gebe olduğunun göstergesi olsa gerek....

ve böyle gider olur tüm öyküler....

biri hep son kahkahasını atar neşeler içinde...

bedenen, ruhen...

kimlere mutluluk veriyor bedenin... kimlerin küçük oyunlarının bir parçasısın... elinde kırmızı bir kurdele ve birer birer bırakıyorsun ardına, birileri eğilip versin diye sonra kendi dokunuşlarıyla... sen bırak bir yerlerde küçük kırıntıları, köpeklerin getirir ne de olsa...

Herkes güzel değil mi... herkes senin için aynanın arkasındaki o beklediğin yüz... senin yüzün olmaya çalışan yüzlerce saçmalık değil mi her biri? Biliyorsun değil mi bunun böyle olduğunu? köpeklerin seni bekliyorlar kapının önünde başlarını okşamanı nasıl olsa...

sonra ateşe verip, hırpalanırken ruhun, çekip gidiyorsun olduğun yerden ve bilmiyorsun hala ne saçmalıklar içinde, gününün aslında mutluluklardan çok uzak olduğunu...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...