acılarımız

Acılarımız ne kadar da sadıktı bize, sanki bizden birer parça gibiydiler hepsi. Sevgilerimizse birer kiracıydı adeta... Zaptedemiyorduk bir türlü onları. Geldikleri gibi gidiyorlardı, elimizden hiç bir şey gelmiyordu....

Niye

"'Niye gidiyorsun?' diye sorardık hep, 'Niye seviyorsun?' diye
degil... 'Niye gidiyorsun, sana bunca alismi$ken... Sen bunca
ali$kanligim olmu$ken niye birakiyorsun beni?'...

Hep kötüyü ögrenmek zorundaydik. Hep terkedilmeleri, cekip gitmeleri
sorgulamak zorundaydik... Iyiyi sormazdik hic... Sebebini ögrenip
o güzelligi bir kez daha yasamak isimize gelmezdi... Nasil olsa
seviyordu ve bunu sorgulamaya hic gerek yoktu kimimimize göre..."

hazır olmak

koca bir sıfır uzaktan gelişini vurduğunda bize, buna hazırlamalıyız kendimizi... Uzun bir süre bunun farkındalığıyla yaşamalıyız...

alışıla gelmiş, hep gidecek, hiç bitmeyecekmiş gibi değil de, gittiğinde esamemiz bile okunmayacak kadar bitap düşmeye, o büyük hezimetin bizi götürüp bir daha bu diyarlara ayak bastirmayacak kadar acilar cektireceğinin bilinciyle, akibetimizi bile hatırlayamayacak kadar şuursuzluğa kapılmaya hazırlamalıyız kalbimizi...

ama bunu yapabilmek ne kadar güç gösterisi demek, onu da bilmeliyiz en başından...

zaman

"zamanın farkına varmadan yanımızdan geçmesine izin veriyoruz.... ya da göz mü yumuyoruz tüm bunlara nedir... bilmiyoruz

değişik bir ruh halindeyiz... isteklerimizi bağırmaktan korkar bir halde ama yerlerde de sürünür bir acıda mahvediyoruz kendimizi...

mutluluğun tüm ince hallerini sıkı bir elekten geçirip acıları yüzümüze vuruyoruz ve terkedip gitme zamanını bekliyoruz tüm ince halli ruhlardan kaçarcasına...

farkında olmanın hazzını yaşayıp,
acıtmanın,
kim bilir belki haklılığını anlatıyoruz kendimize kelime kelime...

bunu bir biz görürüz bize ne kadar da uzak olsa...

birimiz acısını yaşar,
birimiz bunu bilir bir halde..."
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...