Büyük kapılarımız var. En uzun olanlarından ve en büyük. Bol işlemeli, gereksiz pahalı, neden orada olduğunu bilemediğimiz saçma dev yapılar. Biz o büyük kapının önündeki ne yapacağını bilemeyen korkak, çekingen, oldukça endişeli; bir dakika sonrasını tahmin edemeyen bir kadın ve bir adamız. Öylece duruyoruz. Kim kimi mıhlamış, hangimiz bir diğerini bu endişeye sürüklemiş belli değil bir hâlde sadece duruyoruz.
Kapının açılmasını beklemeyi bile çoktan unutmuşuz. Birbirimizin neyi olarak girdik hayatına, şimdi ne olarak son kez oradayız hatırlayamıyoruz. Sonra onun da bir önemi kalmıyor.
Sonradan bir şerit geçiyor gözlerimin önünden ve tam tamına 256 gün boyunca, nelere çabalandığını hatırlamaya çalışıyorum. Düşündükçe başımı zonklatan günler geçiyor gözümün önünden.
Bize ayrılmış bir sancılı sürecin sonuna daha böyle boktan bir halde geliyoruz işte. Bilinmezden bir başka bilinmeze giderek üstelik.
Kapının açılmasını beklemeyi bile çoktan unutmuşuz. Birbirimizin neyi olarak girdik hayatına, şimdi ne olarak son kez oradayız hatırlayamıyoruz. Sonra onun da bir önemi kalmıyor.
Sonradan bir şerit geçiyor gözlerimin önünden ve tam tamına 256 gün boyunca, nelere çabalandığını hatırlamaya çalışıyorum. Düşündükçe başımı zonklatan günler geçiyor gözümün önünden.
Bize ayrılmış bir sancılı sürecin sonuna daha böyle boktan bir halde geliyoruz işte. Bilinmezden bir başka bilinmeze giderek üstelik.