ankara sevilmez, ankaradakiler sevilir


bir gün bir yazı yazdım, hayatım değişti;

"11 kasım 2005 antalya - ankara otobüs bileti "

şimdi sene 2011...  zamanı geldi...

hadi gidelim o zaman... pılı pırtıyı toparlayıp, tek bir cümle bırakıp ardımıza gidelim...

"hoşçakal" bir veda cümlesiyse, veda etmeyelim de etiketleyelim tek tek ankara'yı bize anımsatan kim varsa mark zuckerbergin havuzunda, öyle gidelim...



özlesinler biraz ama biraz sadece....  en güzel çay kahve sohbetlerini, iş güç yorgunluklarını, dartdaki bull, go karttaki spin heyecanlarını, ben bilemedim o akoru ama bu da olur komikliklerini hatırlamaya çalışsınlar... "ya o hangi cumaydı, yağmurlu salı mıydı yoksa" diye sorsunlar birbirlerine... canlı müzik ne zor iş demeyelim artık kimseye, sosyal medya bokunu bir kenara bırakıp sade vatandaş olalım.. ot bok, ık püsür anılarımız ne varsa hepsinin üzerinden bir kere geçip, bir yudum meyveli şarabımızdan alıp bir gece gidelim elimizden gelen buydu deyip....

insan büyüdüğü çevreyi kendi seçemiyor madem, yaşayacağı ortamı eleyerek gidelim buradan nasıl geldiysek...

gidelim bu hiç işlerinden..

 sonuçta; "ankara sevilmez, ankaradakiler sevilir"se madem... kendimizi böyle kandırıp gidelim...

"mühim olan katılmaktı" deyip...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...