üç vakte kadar için kabarmış

bazen  kendimizi çok hızlı bir başkalaşıma bırakabiliyoruz...  bunu önceden kestiremiyor ve anlayamıyoruz ama o tüpün içinde hızla ilerlemekten de alamıyoruz kendimizi...

böyle zamanlarda, elini attığında ulaşabileceğin bir ilk yardım çantası olduğumu düşünüyorum. yaralarına ilk müdahaleyi yapıp, sonra da bir şey olmamış gibi beni bagajına tıktığını düşünüyorum sonra...

kabul etmesen de bu böyle, biliyorsun... olur ya bir itiraf saati yaparsan çok sevgili arkadaşlarınla bunu da bir gözden geçirirsin... o zaman hak vereceksindir...

şartlanmak şartlara bağlı

kendimi şartladığım, kimi şeyleri hep görmezden geldiğim ama şimdi o saflıklarıma gülerek baktığım günlerin acısını çıkarıyorum... 

sen de yap! 
nasıl mı?

kendini şartlayanların, olumsuzluktan ya da "ne yapalım yapacak başka bir şey yok" diyenlerin tam içinde bağdaş kurup oturarak...

bir sabah uyandım


bir sabah uyandım ve tüm nefesimin içimden çekildiğini hissettim… bunun bir anlamı olmalıydı… söyledikleri mi ? hiç bir şey olmamış gibi hayatına devam etmek isteyişleri mi? her ikisi de ya da bir çoğu daha yanında…. bilemedim şimdi hangileri olduğunu...

bir alarm çaldı ve uyandım uykumdan…. ertelenecek bir tarafı yoktu bunun… fazlasıyla geç kalınmıştı ve yeni anlıyordum günler, haftalar önce ne olacağımızı… uyanmak için bir geç kalmışlık vardı sadece.. onun idrakı da yalandan yaşanan günlerin ardından oldu...

en güzel duygularla ağustos

bir kırılma yaşıyoruz içten içe… kabalaşıyor, çirkinleşiyor ve buna pek de dur demek istemiyoruz… beceremiyoruz bu dur deme anını...

sözcüklerimizi sivriltikçe, nerelere gideceğini, ne uçlara değeceğini bilemeyip, içimizde kalan  son 1-2 kırıntı ne varsa vuruyoruz yüzler arasında...
 
bir an geliyor… hızlı hızlı zamanı geçirmeye çalıştığını farkedip, bir soğuk duş etkisinde ve aydınlık gökyüzünün altında, yanında soğuk bir bira, elinde "de profundis" le buluyorsun kendini..  için sıkıntılı, bu iyi mi kötü mü, bildiğin şeyi sorguluyorsun halâ..

internetteki yüzümüz

şimdiye dek yaptıklarımızı, kimselerin bilmemesinin  ya da bilmiyor olduğunu sanmamızın bol keseden atmayı kolaylaştırması rahatlığıyla karşılaştığımızda, bize pişkin olma gücü veren bir hissiyat var belli ki...

bir kaç saat önce şunları okudum bir profilde...

 Unfaithful (2002)


"Milletin arkasından iş çevirenler,insanın yüzüne bakıp yalan söyleyenler, kendini akıllı sanıp ipliğinin pazara çıkmayacağını düşünenler. siz bi s.ktirin gidin de ortalık boşalsın.. Dünya eminim sizsiz daha iyi bir yer olacaktır.."

afrika'ya yardım edebilmek

 bu bir ajitasyon* değil bana göre... vicdanlı yanımızı kullanıp da paramızı almaya da çalışmıyorlar...
dünyanın gerçeği ve yardım edebilme imkanımız var ise zor olmayacak bir destek kampanyası..





Diyanet İşleri Başkanlığı, 1 Ağustos’tan itibaren başlattığı bu uygulama ile bütün operatörlerden Afrika yazıp 5601’ e gönderilecek olam smsler 5 tl karşılığında olacak. 3 sms gönderince bir fitre bir iftar parası odenmiş olacaktır.
trt haberi incelemek için lütfen tıklayalım: http://bit.ly/TRTAfrikaKampanya

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...