sonu aynı, tadı bir zira

hayatın zor donemeclerinden gecerken, hali hazırda ilerleyen bir yaşamın olduğu bilinciyle, devamlılık gerekliliğine düşmüş olman ve bunu kendi yaşadıklarımla özdeşleştirmem, empatik yaklaşıp, ancak “anlayabiliyor” olmamın yetersizliği üzerinde çokca durmak lazım sanırım…

biri yaşar, diğeri anlamaya çalışır… “anlıyorum” der… anlamamıştır… herkesin derdi kendine en büyük… yapabilen, en yakın örneği kendinde benzeştirmeye çalışır… bir sayar…

sırlar verilir “kimseye anlatma ama ” denilmez…. gerek yoktur… her lafın üzerine birşeyler soylenmez… susulması gerekir bazen… laf kalabalığı etmek kimi anların üzerine, sakil durması en muhtemel an olur… en sessiz ânımız, en anladığımız hâlimiz olur… kalırız öyle… kalmalıyız da bir süre…

şaşırtmak için değil, asıl geride kalmış yanlışların, “halbuki” ler beraberinde, durup da görülmediği yere konulması gerekliliğinle gun yuzune cıkarılması, bizi şaşırtmanın çok ötesine götürür… dibine kadar bir şeye sıkı sıkıya bağlanmak, verdiği zararın üzerine büyük bir örtü örtülmesi kadar olağandır… senden aldıklarının farkına varma çabukluğu, verdiklerinin değerini bilmek ile aynı zorluktadır…

bunu bilmek, bundan kaçmak gerekir… görmezden geldikçe, kayıpların çetelesi bir hayli olur… sonu aynı, tadı birlerden farklı olsun ki, o zaman sarınılası olsun her ne varsa…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...