bahaneler ve bunların götürdükleri

bahanelerimizi her bir olaya denk gelecek şekilde gayet de haklı ve mantıklı (!) olarak kendimize gore sıralamaktan geri kalmayız hiç… muhakkak engellerle dolu bir hayatımız, 24 saat içine sığmayan koşuşturmalarımız, sevdiklerimize zaman ayıramayacağımız bir hafta sonumuz, “şu hastalık bir geçsin de” tadında iş-guç geçiştirmelerimiz, bi yılbaşı, bir bayram ve benzeri vukuların engel teşkil edeceği dürtüsüyle ertemelerimiz, sonu gelmeyen bahanelerimiz var bizim…

bunlar hep olan, olacak şeyler… sağda solda… en içimizden, sokak köşesindeki dilenip para içinde yüzen adama kadar hepimizde var…

sevmediklerimiz sevip de dile getirmediklerimizden daha bir kabarık listemizde… hangi tatsızlığı halletmeye çalışmadık ki… ama ya yaptık mı guzel giden bişeyleri sorgulamadan devamını getirme girşimlerine çabalamayı… durduk kaldık öyle…


başı sonu belli diye hikayeleri yaşamadan, nasıl olsa öyledir deyip tadına bakmadan, sanki onumuzde yaşlanmadan geçirebileceğimiz bir yüz yıl sanrısıyla ve onun verdiği büyük bir rahatlıkla yaşadığımız hayatın bizi daha kaç yıl ayakta tutabileceğini biliyor muyuz ki acaba…

bizi üzenin aslında yenmesi kendi elimizde olan, istediğimiz an uzaklaşıp eski “biz”e donüştürebilecek bir bahaneden oteye gitmediğini kaç yuz yıl sonra gorup onarabilmiş olacağız…

hayat hali hazırda yaşanıyorken, içimizdeki o kor alev (!) yanıyorken, tadını kaçırmadan keyfini çıkarabilme olasılığını yabana atmazsak, kendimize güzel bir hediye vermiş olmaz mıyız?

bahaneler…
eşsiz sonsuz zaman kayıpları…
kimse anlayamıyor neden böyle olduğunu…
anlasak, bu kadar dil dokmeyiz kendi kusurlarımıza…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...