varsa yoksa kendimiz

kendi kendime zorunlu bir köşeye cekilmişlik peşindeyim daha çok. tam olarak bu.

kimsenin etkisi ve baskısı altında kalmadan kendi rızamla üzülmeyi seçmiş de olabilirim.

kim bilir?

herkesin derdi kendine büyük diye, kimsenin derdini doğru düzgün anlatamadığı saçma sapan bir memlekette yaşıyoruz. birimiz diğerinin derdini, kendi konuşma sırasının gelmesini beklediği için dinliyor. önemsediğinden değil!

halbuki hepimizin esaslı cümleleri, etkisi bizi yatağa mıhlayacak sivri dilleri vardı.


korka korka ses, söz çıkaramaz da olduk zaten bir süre sonra.

utanmadan bir de ''onu bırak da, asıl benim başıma ne geldi biliyor musun?'' dedik az evvel dostumuzun hayatını değiştiren hikayesini zerre umursamadığımızı hissettire hissettire..

biz, dinlemeyi de beceremediğimiz gibi, birbirimizi anlamayı da pek bilemedik. bunu bir doğru paylaşım yolu olarak seçemedik işte.

şimdi şans eseri, yıkmamız gereken mühim pek cok şeyi alt edip, birbirimize sarılabilirsek şayet, alırız belki derdi kederi birbirimizin sırtından.

hayat bize, bizim birbirimize oldugumuz kadar dost değil işte.
ne yapalım?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...