facebookla yatıp facebookla kalkan insan modeli etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
facebookla yatıp facebookla kalkan insan modeli etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

monitöre konan sineği fare imleciyle kovalayan adam



üşengeçliğinden kıçını kaldıramayan
adamımızın, bilgisayar koltuğunun ucuna oturup, zaten birazdan geçerim içeri düşüncesiyle, kendini kandıra kandıra , "iki dakika", "on dakika", "yarım saat" , "bir saat" diye diye sabahın 5'ine kadar uyanık kalmasıyla birlikte, bol sırt ağrısı, kupkuru bir ağız ve hareketsizlikten tutulmuş eklemlerle, sabahın ilk ışıklarında sızılması şeklinde son bulan call of duty veya facebook (son zamanlarda özellikle) gecelerini kaçımız paylaşmıyoruz ki...

daha pantolunu gömleğini çıkarmadan direkt odasına gidip bilgisayarı açarken, "acaba modemi açmış mıydım, içeri kim gidecek şimdi" üşengeçliği hangimize yabancı duruyor ki?

"şimdi bitti", "hemen çıkıyorum" , "tamam geldim" le devam eden bitmek bilmez ertelemelerin, kapı önü sohbetleri, msnden çıkma çabaları gibi bir hal almasını, bu tiryakilikten nasıl kurtulunması gerektiğini, ilk zamanlar nasıl kullanıldığını öğrendiğimiz gibi bilmemiz gerekiyor... zira işimize yarayanı alıp, posasını atmamız gerekiyor bir yerden sonra... bu dengeyi hayatımıza hangi oranda soktuğumuzu ayarlayan yine biz zat-ı alilerimiz dengelemek zorunda.

demesi kolay, kurtulunması zor alışkanlıklardan oldu bu bela ve sonu nereye varacak kim bilir... herşeyi seri, kolay, çok amaçlı ve birbirine bağlı olarak elimizin altına süren bu sistemler oldukça bitirmesi o kadar da kolay olmayacak gibi.

"facebook'tan profil'imi sildim sonunda, yaşasın!" demek bile bir çoğunun aslında "bakalım ne kadar dayanabileceğim onu deniyorum" cümlesinin ilk girizgahı olarak, dile getirmek için yürek isteyecek hallerini anlatır durumda...

sabahın 7'sinde "facebook.com/kullanıcıadı " tadında bir isim almak için internet kafelerde sıra olan insanları sayarsak bir hayli fantazik şeyler düşünüyoruz sanırım.

Bir tek kız arkadaşım facebook'tan nefret ediyor. "Ne anlıyorsunuz hergun birilerine bakmaktan, onlarca video izlemekten, birbirinizi pokelemek'ten" vs. diyor... "otur müzik çalış, kitap oku, derslere bak" diyor... Biraz da mahcup ve hak verir olarak şaşkınlıklar içinde bakıyorum O'na...
Ve diyorum:
-Alkışlar Bubu'ya gelsin... :)

kim nerede ne yapıyor 140 kelimeyle anlık nasıl haber alabilirim?
log in twitter!

kim kimle sevgili ve ben o kişiyle tanıştığım zamandan kimlerle arkadaşım?
log in facebook!
sevdiğim sanatçının dinledikleri neler, belki aynı şeyleri seviyoruzdur?
log in last fm!
aradığım bir şeyin doğru bilgisini nerden bulurum?
log in wikipedia!
aynı şey ile ilgili dallanıp budaklanan yorumları nereden görürüm?

log in ekşi sözlük!
facebook bozuldu ner'de o eski güzel arkadaşlıklar, bol müzik sohbetleri?
log in myspace!
ama ben hepsinden de haberdar olsam olmaz mı?
log in friendfeed!



youtube' un da kapanmasıyla birlikte "facetube"a donen bu işkence sitesi kendine esir etmek için çok da bir şey yapmıyor... kim ne paylaşmış, kim ne yüklemiş, hangi gruba dahil olmuşuz da sonra o yuzbinler aslında reklam için adı başkalaşan bu gruba ne küfürler yollamış. bunları çok merak ediyoruz...


bunlar hep küçüklüğümüzde babamızın çantasında ne var merakına kadar geriye gidebilir aslında... ne kadar da meraklıymışız birilerinin birşeylerini kurcalamaya, öğrenmeye!

ağzına kadar dolu dolabımızdan
iki yumurta almak için bile kalkmaya üşenen bir hal aldı bu sapkın hallerimiz... açlıktan kırılsak da

bunu okuyan her kim varsa!

*artık bir silkinsin.. kendine çeki düzen versin..
*sanal dünyasının kapısını kitleyip, kafasına kuşun pislediği, aplikasyonsuz, yağmurla, soğukla ıslandığı gerçeğe dönsün.
*çağırsın arkadaşlarını, taksın walkmanlerini fotoğraf çekmeye gitsin bir yerlere.
*pokeleyeceği adamı gitsin omzundan el atıp "kardeşim nasılsın" desin.
*yolda görse selam vermeyeceği adamı gidip de sanal profilinden eklemesin.
*robbie williams arkadaşım diye böbürlenmesin, zira yolda görse sallamaz çünkü.
*gerçekte dayak yeme riski varsa klavye delikanlılığı yapmasın
*karşısındaki adamın yaşına göre yazsın, nickine göre değil.
*bilsin ki her klavye kendisinden pek daha zeki, çok daha olgun bilgin ve yaşlı olabilir
*kendi bildiğini dünyanın genel geçer doğrusu sanmasın!
*dunyadan haberdar olsun, gazete okusun...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...